Hikayesini Dinleyin
Çinimaçin Çini Sergisi
Sır Tutma, Merhamet, Şükür, Şefkat, Merhamet, Sadakat, Sabır ve Cömertlik.
Anadolu’yu bize yurt yapan Selçuklu İmparatorluğunun 8 ilkesidir bunlar.
Bayburt kalesini çiniler ile süsleyerek, taş ile çini estetiğini bize miras bırakan ecdadın geleneğini “Çinimaçin” sergimizde yaşatıyoruz.
Orta Asya Türk Geleneği olan “Balbal” mimarisi, Bayburt taşı ve Selçuklu motifleri ile yapılmış çinileri buluşturan daimi sergimizdir.
Eser Tanımı
Dikilitaşlar, Bayburt taşı ile birleştirilmiş Selçuklu çinilerinden oluşturulmuştur.
Hikayesi
“Bir çeşit süsleme sanatı olarak kullanılan çini sanatının temeli 9.yüzyıla dayanmaktadır. İslam mimarisinin ilk gelişiminde Uygur, Gazne, Karahanlılar ve İran’da Büyük Selçuklular gibi Türk devletleri öncülük etmektedir. Abbasi devleti tarafından Türk askerleri için kurulan ve Bağdat’ın Kuzeyinde yer alan Samarra şehrinde yapılan kazılarda da çini kalıntıları bulunmuştur. Anadolu Selçuklu mimarisinde çini bezemesinin örneğini ilk olarak 13.yüzyılda rastlanmıştır. Tüm bu süreçlerden sonra çini İslam dünyasının ana süsleme unsuru olarak rol almıştır. Mozaik çini süsleme, Selçuklu sanatının en yakın takipçisi olan Karaman Beyliği’nde de vardır; ancak daha geniş alçı süsleme alanlar içinde kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise yine Selçuklu ve Beylikler döneminin devamı olarak sürdürülmüştür fakat Osmanlı’da 15.yüzyıl ortalarında özellikle İznik’te yapılan çiniler, çini bezeme sanatının nirvanası olarak adlandırılmaktadır.
Çini Yapılışı: Çini iki ana maddeden oluşmaktadır. Bunlar; toprak ve sır’dır. (Anadolu’nun herhangi bir yerinde çini malzeme ile yapılan mimariye “SIRÇALI” denilmektedir.) Toprak silisyum dediğimiz halk arasında “kil” olarak tabir edilen malzeme çini sanatında hamurun daha kıvamlı ve dayanıklı olmasını sağlamaktadır. Çini hamuru toprağı elekten geçirilerek içindeki istenmeyen maddeleri temizlenirdi. Bu sistem sonrasında az gelmiştir ve büyük elek havuzları oluşturulup toprak burada üç aşamada elenmiştir. Daha sonrasında elenen topraktan hamur oluşturulur ve hamurun güneşle temasını engellemek amacıyla bodrum katta muhafaza edilir. Çini daha sonrasında ustası tarafından bir kalıba yerleştirilerek şekillendirilir bunun içinde çarklar yapılmıştır. Ayakla çalıştırılır ve mil döner ek etrafındaki tablayı da döndürür istenilen şekil verilir. Çini eski fırınlarında iki gün pişirilir, ocağın yakımında kullanılan odunlar ise genellikle kavak ve söğüt ağacından olur bunun nedeni ise is fazla olmaması nedeniyle tercih edilir. 850-900° olan ocakta pişirilirdi. Pişirme işleminden sonra ise malzemeye “bisküvi” denilmektedir. Tüm bu işlemler sonrasında boyama yapılmaktadır. Boyama iki usulden oluşur eğer sır içine boya karışırsa renkli sır, diğer usul ise sır altı tekniği yapılmasıdır. Bu teknikte öncesinde şekil verilir sonrasında kenarlar kontürlenip boyanıp ikince kez fırınlanır. Özellikle Kütahya toprağı Osmanlı dönemi çinileri için önemlidir. Çini de toprak kadar bu işi yapan ustalarda oldukça önemlidirler. Osmanlı dönemi 14-15.yüzyılda Kütahya ve İznik çinileri bu sebeple eşi benzeri olmayan örneklerle karşımıza çıkmaktadır. İznik çinileri her zaman daha da ilgi çekmiştir bunun nedeni ise toprağından kaynaklanmaktadır. Çininin ikinci önemli maddesi ise sır’dır. Sır kelime anlamı olarak korumak, saklamak demektir. Buradaki görevi ise altta yer alan malzemeyi korumak bir nevi çininin cilalanması için kullanılan malzemedir diyebiliriz. Sırın hammaddesi camdır yani kum ya da kuvars sıcaklığın 1300° üzerine çıkarılması ile eriyerek cam şeklini almaktadır. Sır saydamdır, şeffaf bir yapıya sahiptir. Özellikle Osmanlı’da en çok şeffaf sır kullanımı tercih edilmiştir az da olsa renkli sır da görülmektedir.
Müzemizde, tescillenmiş Bayburt taşı ile çininin birleşmesi ile oluşan dikili taşlarla oluşturulmuş bir çini sergimiz vardır. Bu çiniler Bayburt Kalesi’nde işlenmiş motiflerden esinlenilerek İznik Vakfı tarafından birebir çini yapılış tarzına uygun şekilde yapılmıştır.
Bir düş dünyası gibi gözler önüne serilen figürlü çiniler an eğlencelerini, tılsımlı büyülü inançları ve bunların arasında sultanın kendisini, saray ileri gelenlerini, hizmetkarları canlandırır. Patlıcan moru, lacivert, firuze (turkuaz) renkleri genellikle tercih edilmiştir.
Çift Başlı Kartal : Artuklu sikkelerinde ve Anadolu’daki Selçuklu yapılarında kullanılan çift kartal simgesi surlarda, cami ve medreselerde, saraylarda; koruyucu ve hakimiyet sembolü olarak ve kötü güçlerden koruyucu olarak kullanılmıştır. Bu arada, çift başlı kartal motifi Selçuklu döneminde Alaaddin Keykubad’ın simgesi olarak kullanılmıştır ve kartalların başlarının sağ ve sola dönük olmasından dolayı “doğunun ve batının sahibi” anlamını taşımaktadır.
Kuşlar: Kuvvet ve kudreti simgeleyen kuş motifinin Anadolu sembolizminde ayrıcalıklı bir yeri bulunmaktadır. Kuş özlemi anlatır, haber beklentisinin ifadesidir. Kuş figürünün ölümü temsil ettiği ve ruha refakat ettiği de söylenmektedir. Selçuklular da yine aynı anlama gelen hayat ağacı motifi ile birlikte saraylarda hayal dünyasını yansıtır şekilde görülmektedir.
Geometrik şekillerin belirli bir düzen içinde bir araya gelmesinden geometrik motifler oluşur. Geometrik motiflerin sistemli bir şekilde düzenlenmesinden çeşitli ağlar ortaya çıkar. Kapalı geometrik düzenlemede motif kendi sınırları içinde bitmiş ve bütünleşmiştir. Açık geometrik düzenlemede ise çizgiler sonsuza değin sürecek biçimdedir. Geometrik düzenlemede kullanılan geçmeler ise belirli aralıklarla konulan noktaların sistemli bir şekilde birleştirilmesiyle oluşan bordürlerdir.
Ceylan: Ceylan üzerine yerleştirilmiş çintemaniler yani nazar boncukları görmekteyiz. Burada ceylan yapının güzelliğini temsil etmektedir. Çintemaniler ise yapıya nazar değmemesi amacıyla işlenmiştir.
At: Av hayvanı olarakta bilinmekte olan at “Türk’ün kanadıdır.” At sahibinin yoldaşıdır, zafer ortağıdır. Bu nedenle atın önemi yine çinilerde de gösterilmektedir.
Aleyna KURTOĞLU
Kaynakça
Arık, R., (2000). Kubad-Abad Selçuklu Saray ve Çinileri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
ÖNEY, G. (1992), Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatları, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul.
YETKİN, Ş. (1993), Çini, TDV İslam Ansiklopedisi, C.8, İstanbul, s.329-335.”