Teyp
Eser Tanımı
ADI MECİT…… O BENİM BABAM
1934 Yılında dünyaya geldi, Bayburt’un Beşpınar Köyünde Münevver Hanım ile Şamil Ağanın tek oğlu…
Sekiz kız kardeş, bir erkek çocuk. Tek odalı bir evde, yokluk yıllarının çocuğu.
16 yaşında aşık oldu anneme, amcazade kızı Alime hanıma, mavi gözlü kıza… Alime hanımın babası daha zengin idi, yalvardı babasına bu kızı isteyin diye…Şamil Ağa ne yapsın, tek erkek evladı gitti istedi Alime Hanımı, babası Faik beyden…
Faik bey kızım küçük dedi lakin akrabası Şamil Ağa’yı küstürmek istemiyordu. Nasıl olsa alamazlar böylece kırgınlık olmadan konuyu çözerim düşüncesi ile başlık parası istedi Şamil Ağa’dan..
Beşibiryer de isterim kızıma dedi Faik Bey… Alime Hanım’ın annesi Reyhane hanım da karşı idi bu evliliğe. Merak etme Rehyane dedi, nasıl olsa alamazlar beşibir yerde altını, böylece kırgınlık olmadan vermemiş oluruz kızımızı…
Lakin Mecit kararlı, ne yaptı etti babasını ikna etti, Şamil ağa borçlandı sattı savdı ne varsa elinde ve gidip aldı, beşibir yerde altını..
Vermek zorunda kaldı kızı Faik bey…
Askere gitmeden 19 yaşında aldı Alime Hanımı. Kısa süre sonra iki sene hiç izin yapmadan süren askerlik.
Şairdi, yazmayı severdi, duygulu bir insanda babam..
Dile kolay, izne gelecek parası olmadığı için tam iki yıl aralıksız askerlik..
Günlük tutmuş askerde iken, hasretini mısralara dökmüş;
Yine yârim geldi hatırıma ağlarım
Hasret ateşiyle gönül ağlarım
Eller bayram yapar gülüp oynaşır
Ben karalar bağlarım bir zaman…
Evimin kapısı kuzeye bakar
Ordunun gülleri ne güzel kokar
Benim yoluma da nazlı yar bakar
Ol sebepten arz ederim sizleri (6 Temmuz 1956 Cuma, Bergama)
Çok çalıştı üç erkek, iki kız babası oldu, hepsini okutmak için çırpındı durdu…
Süslü Mecit derlermiş babama…
Tarladan gelince, ahırda hayvanların bakımını yaptıktan sonra mutlaka elbiselerini değişir çıkarmış köy meydanına…
O yüzden köylüler lakap olarak ona SÜSLÜ demişler…
“Erken geldik be oğul Dünya’ya” derdi bana hep. Çok çile çektik şimdiki insanlar çok şanslı…
Bu teyp bir arkadaşı tarafından hediye edilmişti babama, hep hüzünlü havalar dinlemeyi severdi…
Bir ev burda bir ev karşıda kalmış
Sorun hele bizim komşular nolmuş
Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış
Bizim köye benzemiyor gel hele…
Bu türküyü çok severdi.
Geldiğim her makamı ve mevkiyi görünce bana derdi ki;
“Köyünü ve nerden geldiğini sakın unutma oğul”
Unutmadım babam, seninle tırpan biçtiğimiz tarlamıza, müze yaptım…
Ağaçlarımız kurumuyor, bir ev burada bir ev karşıda kalmıyor. Dünya’nın her tarafından insanlar akın akın köyümüze geliyorlar artık…
Cinsi
Metal – Ahşap
Çağı
20.yy
Ölçüsü
44x20cm.