Köy Meydanı
Bir zamanlar köylerimiz vardı…
Şafak sökerken meydanında kuzular, koyunlar, inekler, mandalar ayrı ayrı toplanır, yaylaya otlağa götürülürdü.
Ardından kasabada işi olanlar toplanmaya başlardı, köyün tek aracı olan kamyonun başında… Şoför mehli(kamyonun kapalı kısmı)beş, kamyonun kasası iki türk lirası.
Hayvanlar çekilip, kamyon şehre hareket ettikten sonra yavaş yavaş insanlar telaşlı koşuşturmalar ile kağnıları hazırlar, tarlaya gidecek melzemeleri yerleştirilerdi at ve öküz arabalarına.
Akşamüstü meydan; tarladan dönen insanlar ile kalabalıklaşır, iş kıyafetini değiştirebilen delikanlılar, meydandaki küçük bakkallarda muhabbete dalardı.
Yeni bir kıyafet alabilenlerin ilk gitmek istediği yerdi köy meydanı.
Gün olur davul zurna eşliğinde asker uğurlanır, gün olur düğün kurulurdu halaylar eşliğinde.
Ramazan ayında çocuklar ezanın okunmasını bekler, koşarak büyüklere haber verirlerdi ”ezan okunduuuuu.”
Bayram sabahları, namazdan çıkacak büyükler beklenir, ceplerden çıkacak küçük harçlıklar ile bakkallara koşardı çocuklar.
Buluşmak, hemhal olmak, muhabbet etmek idi köy meydanları…
Gurbetten gelen mektuplar isim isim okunup bulurdu sahiplerini.
Düğün alayları mutlaka meydandan geçerdi. Atlarına binmiş yiğitler eşliğinde…
Nüfus çok, üretim yetersizdi.
Fakirdi insanlar, hemde çok.
Elektrik yoktu, lakin sohbet vardı.
Telefon yoktu, mektup vardı.
Beton yoktu o zamanlar.
Kerpiç vardı, taş vardı, toprak vardı.
Şimdi beton sardı her yanı. Ne köy kaldı, ne meydan…